Herhangi bir kimse öfkelenebilir. Bu kolaydır. Ne var ki; doğru insana, doğru derecede, doğru zamanda, doğru maksatla ve doğru biçimde öfkelenmek işte bu zordur.
ARİSTO
Öfke, geçici bir çılgınlıktır; hükmetmeye bak, yoksa o sana hükmeder.
HORATIUS
Öfke duygusu genellikle; engellenme, saldırıya uğrama, tehdit edilme, yoksun bırakılma, kısıtlanma vb. gibi durumlarda hissedilen ve genellikle neden olan şeye veya kişiye yönelik şu veya bu şekilde saldırgan davranışlarla sonuçlanabilen oldukça yoğun, negatif bir duygu olarak tanımlanmaktadır (Budak 2017: 545).
Aslında öfke duygusu doğuştan gelen, bireyin maddi ve mânevi bütünlüğünü koruması için diğer temel duygular gibi gerekli olan bir duygudur. Kişi kendisinin, çevresinin veya başkalarının yaşamını, onurunu, mülkiyetini, özgürlüğünü korumak amacıyla zaman zaman bu duyguya başvurmak durumunda kalabilir. Bu ve benzeri amaçlarla kullanıldığında, ölümün, yıkıcılığın değil, yaşamın hizmetinde olan bir duygu olabilir. Ancak içinde inkâr, yıkıcılık, kin, intikam, zarar verme gibi negatif duygular barındıran öfke, artık hastalıklı yani patolojik bir hâl almış öfkedir.
Hastalıklı öfkeye neden olan pek çok içsel ve dışsal sebepler olabilir. İçsel nedenler arasında engellenme, imrenme, kıskançlık, suçluluk ve utanç duygusu, düşük benlik saygısı gibi nedenler sayılabilir. Örneğin; derinden aldatılan ve düş kırıklığına uğrayan kişi yaşamdan nefret etmeye başlayabilir. Eğer inanacak hiçbir şey ve hiç kimse yoksa kişinin iyiliğe, adalete olan inancı kalmadıysa, herkese ve her şeye karşı yoğun bir nefret hissedebilir. Yaşadığı düş kırıklığına katlanamayan kişi, yaşamın, insanların hatta kendisinin kötü olduğunu kanıtlama çabası içine girebilir. Bu yıkıcılık genellikle inançsızlıktan ve umutsuzluktan kaynaklanan bir yıkıcılıktır (Fromm 1992: 29). Öfke duygusuna neden olan dışsal nedenler arasında da, alkol ve uyuşturucu, tehdit edilmek, saldırıya uğramak, aldatılmak, cinsel taciz, değersiz görülmek, umursanmamak, ölüm gibi travmatik denilebilecek yaşantı ve olaylar sayılabilir (Karslı 2016: 50).
Öfke duygusu, eğer yaşanılan travmatik bir olay sonrası ortaya çıkmışsa, bu durumda kişi “Neden bu benim başıma geldi, ben bunu hak etmedim, bundan daha kötüsü olamazdı.” gibi negatif cümleleri çok sık tekrarlayabilir. Sürekli yinelenen bu düşünceler obsesif bozukluğa kadar gidebilir. Kişide sosyal ortamlardan uzaklaşma, kaçınma davranışları, sosyal uyum bozukluğu ya da sosyal yetersizlik duygusu gibi travma sonrası stres bozukluğu belirtileri görülebilir. Kişi sık sık öfke nöbetleri geçirebilir. Daha önce kullanmıyor ise sigara, alkol ve diğer zararlı maddelerin kullanımına başlayabilir. Eğer daha önce kullanıyorsa bu zararlı maddelerin kullanımını arttırabilir. Uyku ve yeme düzeninde bozukluklar görülebilir. Eğer kişi meslek sahibi ise mesleğini uygulamakta zorlanabilir, verimliliği düşebilir. İçe dönüklük, depresyon, tedirginlik, gerginlik, ilgisizlik, kâbus görme, korku, kaygı ya da çaresizlik gibi duyguları çok yoğun yaşayabilir. Durumun daha da kötüye gittiği durumlarda kişi intihara kadar sürüklenebilir. İntihar eylemi aslında bir anlamda kişinin yaşadığı öfke, gerginlik ve umutsuzluk gibi duygularını kendisine yöneltilmesi şeklinde gerçekleşmektedir.
Kişinin hissettiği öfke duygusu patolojik bir hâl alır ya da kişi öfke kontrolünü kaybederse diğer insanları yaralama hatta öldürme ile sonuçlanan davranışlar da ortaya koyabilir (Karslı 2016: 50). Bazen de kişinin çevresine verdiği zarar fiziksel olmaktan çok psikolojik olabilir.
Psikanalist, sosyolog ve filozof Erich Fromm’a göre inancı, umudu ve üretken bir yaşamı olan kişi, yaralanmış, kalbi kırılmış, küçük düşürülmüş olsa bile, üretken yaşamı ona geçmişin yaralarını unutturmaya yetebilir. Fromm üretme yetisinin, öfke, kin, nefret, intikam gibi negatif duygulardan çok daha güçlü olduğunu, bu durumun da bireysel ve toplumsal çaptaki gözlemsel verilerle kolayca belirlenebilir olduğunu söyler. Fromm’a göre öfke ve intikam arzusu; üretken, öz saygısı yüksek, olgun bir bireyi, sık sık varlığının tamamını intikam düşüncesiyle tehlikeye sokmaya yatkın nevrotik bir birey gibi güdülemez. Ağır ruh hastalıklarında ise öfke, kin ve intikam kişinin ağır basan amacı olur. Çünkü intikam olmaksızın benliklerinin ve öz-saygılarının çökeceğine inanırlar (Fromm 1992: 27).
Öfke duygusunun kişinin kendisine ve çevresine zarar vermemesi için bilinçli kontrol edilmesi ve yarattığı olumsuz etkilerin doğru yönetilebilmesi gerekmektedir. Burada temel amaç, şiddet duygusuna ve saldırganlığa dönüşmeden öfkeyi pozitif bir enerji kaynağına dönüştürebilmektir. Elbette bu da pozitif düşünebilmeyi, yaratıcılığı, güçlü kişiliği, duygusal zekâyı ve üretkenliği gerektirir. Öfkenin patolojik hal aldığı durumlarda ise mutlaka psikologlar ve psikiyatrlardan yardım alınmalıdır.
Necla Heybeci Yılmaz / Uzman Psikolojik Danışman
Kaynakça
BUDAK, S. (2017). Psikoloji Sözlüğü, Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.
FROMM, E. (1992). Sevgi ve Şiddetin Kaynağı, (Çev. Selçuk Budak), Ankara: Öteki Yayınları.
“İntiharın Önlenmesi Birinci Basamak Sağlık Çalışanları İçin Kaynak (WHO)”, Türkiye Sağlık Bakanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Ruh Sağlığı Programları Daire Başkanlığı, çev, Tuğba, Kurtuluş; Ahmet, Tunç, Demirtaş, 2.bs, Ankara: 2015.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu. (2019, 26 Ağustos). Erişim adresi: https://www.psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/28/travma-sonrasi-stres-bozuklugu.