Son zamanlarda pek çok yeni gelişmeye tanıklık ediyoruz. Büyük devletlerin tekelinde olan uzay çalışmaları, yerini yavaş yavaş çok uluslu şirketlerin teşebbüslerine bırakıyor. Google’ın kurucuları uzayda maden arayan roketler yaparken, Elon Musk’ın kurduğu SpaceX firması ise ilk kez yörüngeye insan gönderen özel şirket olma unvanını kaptı bile. Peki, bunlar olurken kendi kendinize sorabilirsiniz, neden Türkiye’de böyle çalışmalar yapılmıyor veya yapılmamış? Hepimizin aklında aynı soru işaretleri varsa o zaman sizleri Bandırma Füze Kulübü ile tanıştırmama izin verin.
Yıl 1957, dünyanın iki süper gücü kıyasıya bir rekabet içinde; Amerika ve Sovyetler Birliği. Her alanda yarışan bu iki devlet, yarışı uzaya taşımış durumdalar. ‘’Sputnik I’’ uydusunu fırlatıp avantajı ele geçiren Ruslar, Amerikalıların elini kolunu bağlama niyetinde. Amerika Birleşik Devletleri ise öne geçmek için her şeyi yapmaya hazır. Böyle bir ortam içerisinde haberlerin Türkiye’den duyulmaması imkânsız zaten. Şimdi, ilk uydunun fırlatılmasından iki yıl sonraya gidiyoruz. Bu gelişmeler ışığında, Balıkesir’in Bandırma ilçesindeki bir grup lise talebesi bizim neyimiz eksik diyerek füze yapmaya girişiyorlar. Kulübün ilk adı da Bandırma Füze Kulübü olarak belirleniyor.
(Güngör Gezer, Artuğ Sayıner, Osman Caran, Atilla Yedikardeşler ve Adnan Zambak)
İşe okullarda füze, atom enerjisi, uzay ve evren konusunda konferans vererek başladılar. Amaç insanların ilgisini çekmekti sonuçta. En başta büyük tepkilerle karşılaştılar. Kendilerine “Uğraşmaya bile değmeyecek işler bunlar” diyenlere kulak asmayacak ve ilk füzelerini 1959 yılında göklere yollayacaklardı.
İlk Füze Fırlatma Denemeleri
Tarihler 10 Ekim 1959’u gösterirken ilk füze fırlatma denemesi yapılır. Sadece 1 metre yükseklik ve üç kilogram ağırlığa sahip olan bu füze, 40 metre irtifaya çıkmayı başarmıştır. Lakin inişte denize çakılmış ve patlamıştır. İkinci bir fırlatma denemesi daha yapan gençler başarısız olunca gazetelerin diline düşmekten de kaçamazlar. Yılmadan çalışmalarına devam eden gençler, Bandırma Füze Kulübü’nü liseden bağımsız olarak devam ettirmeye karar verirler ve liseden ayrılan kulüp, ‘’Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırma Derneği’’ adını alarak yoluna devam eder. Ekiplerine yeni katılan teknik bilgi bakımından yetenekli gençler sayesinde üçüncü bir füze denemesi daha yapılır.
Önceki ikisinden farklı olarak çift motorlu olarak tasarlanan bu füze, 1960 yılının Şubat ayında gerçekleştirilen atışla başarıya ulaşılır. 750 metre yüksekliğe ulaşan bu prototip yabancı basın tarafından da ilgiyle karşılanır. Amerikan gazeteleri dernek başkanı ile bizzat röportaj yapmak istediklerini söylerler.
Bir Dönüm Noktası
O zamanlar İTÜ Makine Mühendisliği bölümünde akademisyen olan Kirkor Divarcı da gençlerin bu başarısından etkilenmiş ve ekibe katılmıştır ama Divarcı’nın başka bir hayali daha vardır; kendi tasarladığı ve Marmara adını verdiği füzeyi yapmak. İTÜ ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin de yardımını alan Kirkor Divarcı, eşiyle biriktirdikleri parayı da ortaya koyarak kolları sıvar. Üzerinde Türk bayrağı olan Marmara 1 füzesi 920 metre irtifaya çıkmayı başarır. Peki, bu yeterli midir? Hayır, tabii ki. Fırlatıştan 4 gün sonra Marmara 2 de göklere yükselmiş ve 15 kilometre yol katetmiştir. Bu deneme ekibimize ‘Dünya Amatör Füze’ yarışmasında üçüncülüğü getirmiş, dönemin Cumhurbaşkanı ve devlet büyükleri de ekibe destek sözleri vermiştir.
Bu başarının ardından başka başarılar da gelir. Marmara 3 yerden havalanamasa bile Marmara 4 tam tamına 5415 km yüksekliğe çıkar. Ardından Hürriyet 1 ve 2 füzeleri geliştirilmeye başlanır.
Hüzünlü Son
Her başarılı deneme sonrası ekibimiz daha fazla heyecanlanır ve daha çok çalışır. Uzaya canlı göndermeyi bile düşünmüşlerdir bu sırada. Aktrüs adı verilen bu proje ile canlı bir fareyi uzaya kadar göndermeyi planlarlar. Bu neden bu kadar önemli diye sorabilirsiniz. Eğer bu proje hayata geçseydi, Türkiye uzaya canlı bir varlık göndermeyi başaran üçüncü ülke olacaktı.
Ne yazık ki her hikâye mutlu sonla bitmiyor. Uzay macerasına doğru yola çıkan ekibimizin ilk başta kaynakları ellerinden alınır. Daha sonra ise ekibin beyni olan Kirkor Divarcı’nın evinde sebebi bilinmeyen bir yangın çıkar. Yapılması planlanan projeler ve füze çizimleri de evle beraber yanıp kül olur. Olaydan çok etkilenen Divarcı, projeden ayrıldığını açıklar. Ekibimiz de baskılara daha fazla dayanamaz ve dağılır. Başarılarla dolu olan bir serüven de böylece son bulur. Bu pırıl pırıl ekibin başardıkları, gençlerimizden hiç ümidi kesmememiz gerektiğinin ve imkân verilirse neler yapabileceklerinin kanıtıdır. Tıpkı Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün de dediği gibi: “Ey Türk gençliği, muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur”.
Yazan: Fuat Yiğitcan LÜY
Bambu Eğitim Gönüllüsü
KAYNAKÇA:
– https://www.savunmasanayi.org/bandirma-fuze-kulubu-ve-ilk-turk-fuzesi/
– https://vizyonergenc.com/icerik/turkiyenin-ilk-uzay-olusumu-bandirma-fuze-kulubu