Şüphesiz çocuklarımızı çok seviyoruz. Onlar bizim en değerlilerimiz. Peki onları bu kadar çok severken onlara yeterince saygı gösterebiliyor muyuz? Onların da ayrı bireyler olduklarını, her birinin benzersiz ve çok farklı mizaçlara sahip olduğunu yeterince hatırlıyor muyuz? Bir yabancıya gösterdiğimiz nezaketi en değerlilerimize de gösterebiliyor muyuz? Yeri ve zamanı geldiğinde lütfen, üzgünüm, af edersin, özür dilerim, teşekkür ederim gibi ifadeleri çocuklarımıza da kullanabiliyor muyuz?
Eğer çocuklarımızdan saygı görmeyi bekliyorsak, bizler de çocuklarımıza saygı göstermek zorundayız. Rol modelleri olarak görevlerimizi hakkıyla yerine getirmek, dolayısıyla da onlardan göreceğimiz saygıyı hak etmek durumundayız.
Çocuklar yaşamlarının ilk yıllarından itibaren özellikle iki yaşından itibaren bireyselleşmeye başlarlar. Bireyselleşirlerken de çevrelerindeki yetişkinleri model alırlar. Yetişkinlerin beden dillerine, kullandıkları sözlere, problemleri nasıl çözdüklerine, iletişimlerine bakarlar. Çocukların ebeveynlerle ve diğer yetişkinlerle kurdukları iletişimin kalitesi ne kadar yüksek olursa, sevgi-saygı içeren yaklaşımlar ne kadar sağlıklı olursa kendileri de o kadar sağlıklı davranış geliştirirler.
Çocuğa sevgi dolu, sıcacık, şefkatli bir ifadeyle bakmak; heyecanlı bir şekilde bir şey anlattığında onu dikkatle ve ilgiyle dinlemek; çocuğun anlattıklarına odaklanmak ve onun heyecanını paylaşmak; gerekirse diz çöküp onun hizasına inerek göz göze iletişim kurmak; kendisiyle vakit geçirirken başka bir şeyle ilgilenmemek; sorduğu soruları geçiştirmeden ilgiyle cevaplamak; küçük de olsa bir başarısı ile övünürken onu desteklemek; ona özel alan tanımak; çocuğu sürekli düzeltmekten ve yönlendirmekten kaçınmak; yanımızda kendisini rahat hissetmesini sağlamak; etkinliklere katılması konusunda onu teşvik etmek ve kimseyle karşılaştırmamak gibi davranışlar çocuğa duyulan saygı ve çocukla kurulan ilişkinin kalitesi hakkında bize çok şey söylerler.
Çocuğumuzu eleştirmeden, onunla dalga geçmeden, sevgiyle, şefkatle, özenle kurduğumuz ilişki çocuğumuzda mutlaka saygı duygusu uyandıracaktır. Elbette yanlış davranışlarını eleştirmemiz gereken zamanlarda olacaktır. Bu zamanlarda yapılması gereken kişiliğine değil, davranışlarına odaklanmak, yıkıcı değil, yapıcı olmaktır. Aynı zamanda doğru karar ve davranışlarında onu takdir edip yanlışlarında da yanında ve daima arkasında olduğumuzu, bu dünyadaki en güvenli sığınağı olduğumuzu çocuğumuza hissettirmemiz gerekecektir.
Aile içinde bir problem olduğunda ya da herhangi bir konuda herhangi bir karar alındığında çocuğumuzun da fikrini almak, ona da seçme hakkı tanımak bizlere duyduğu saygıyı arttıracaktır. Çocuğumuz aynı zamanda kendisine değer verildiğini, duygu ve ihtiyaçlarına saygı duyulduğunu da hissedecektir. Ancak bu durum çocuğumuzun karar veremeyeceği konularda da karar verme sorumluluğunu onun sırtına yüklememiz anlamına gelmez. Mesela küçük çocuğumuzun sağlıklı beslenmesi bizim vereceğimiz bir karardır. Kendisine zarar verecek yiyecekleri yeme kararı henüz çok küçük olan çocuğumuzun olmamalıdır. Bu durumda bize düşen çocuğumuzu psikolojik ve fiziksel olarak incitmeden kararımızı uygulamaktır.
Çocuğumuzun yeteneklerine uygun beklentiler içinde olmamız, yapılması gerekenlerle ilgili açıklayıcı, yavaş ve anlayabileceği bir ses tonuyla konuşmamız, hata yaptığında küçümsemeden, utandırmadan hatalarına karşı toleranslı olabilmemiz, çocuğumuzla dürüst ve açık bir iletişim kurabilmemiz çocuğumuzda saygı duygusunu geliştirecek davranışlardan bazılarıdır.
Ailesinde saygı gören çocuk kendini değerli, yeterli, başarılı olarak görür ve kendisini başarılı hissettirebilecek girişimlere atılmaktan çekinmez. Kendini değerli gördüğü için bedenine de değer verir, zararlı alışkanlıklara ilgi göstermez, sağlığını ihmal etmez. Kişiler arası ilişkilerinde anlayışlı ve empatik olur. Öfke kontrolü problemi yaşamaz, şiddet içeren davranışlar ya da antisosyal davranışlar göstermez. Her insanın farklı özelliklere sahip olsa da eşit haklara sahip olduğunun farkında olur. Teşekkür etmeyi ve özür dilemeyi bilir. Sadece insanlara değil, çevresindeki bütün varlıklara saygı duyar. Çünkü bilir ki saygı; değeri, üstünlüğü, yararlılığı ve kutsallığı anlatır. Aynı zamanda bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmayı, sevgi ve hürmet duymayı gerektirir.
Özetle ebeveynler olarak çocuklarımızın nasıl olmasını istiyorsak onlara öyle davranmalıyız. Sözümüzün kesilmesini istemiyorsak onların da sözlerini kesmemeli, bağırmalarını istemiyorsak biz de bağırmamalı, acımasız eleştirilerle karşılaşmak istemiyorsak biz de acımasızca eleştirmemeliyiz.
Unutmamalıyız ki çocuklarımızın da istekleri, ihtiyaçları, hakları vardır. Onlara sadece yetişkin dünyasından bakmak, yetişkinler gibi düşünmelerini beklemek, sadece çocuklarımızla olan bağımızı değil aynı zamanda kendi çocukluğumuzla olan bağımızı da koparmak anlamına gelir.
İçimizdeki çocukla daima bağlantıda kalabilmek dileğiyle.
Necla Heybeci Yılmaz