EĞİTSEL OYUNLAR AKADEMİSİ
Eğitsel Oyunlar Akademisi nedir?
2016 yılında Resul Aydoğan tarafından İstanbul’da kuruldu. Merkezine oyunu alan akademi, öğretmen eğitimleri, şirket eğitimleri gibi faaliyetlerde bulunmaktadır
Merhaba, hoş geldiniz. Kendinizden bahseder misiniz?
Ben Resul Aydoğan. Eğitsel Oyunlar Akademisi kurucusuyum. 2016 yılında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulu’ndan mezun oldum. Aynı yıl Eğitsel Oyunlar Akademisi’ni kurdum. Oyun alanında çalışmalar yaptım. 3-4 sene öğretmenlik yaptıktan sonra öğretmenliği bırakarak tamamen Eğitsel Oyunlar Akademisi’ne odaklandım. Öğretmen eğitimleri ve şirketler için oyun tasarımları yapmaya başladım.
Öğretmenliği neden bıraktınız?
Ben devlet okulunda değil özel bir okulda çalışıyordum. Yönetici olarak da çalışma fırsatım oldu. Koordinatörlükler yaptım. Bunların beni eğitim anlamında tatmin etmediğini gördüm.
Bunların sizi tatmin etmemesinin nedeni nedir?
Kafamdaki eğitim sistemiyle müfredatın farklı olduğunu gördüm.
Ne gibi farklılıklar gördünüz?
Ben daha çok fiziksel etkinliğin olduğu bir eğitim sistemi hayal ediyordum fakat çalıştığım kurumda çocukların tamamen akademik başarı odaklı olduğunu gördüm. Bunun temel sebebinin de oyun eksikliği olduğunu anladım. Çocukların oyun kültürlerinin olmadığını fark ettim.
Bu kadar çok öğrencinin olduğu bir ülkede oyun tasarımı modeli nasıl işleyebilir sizce?
Maalesef eğitim fakültelerinde eğitsel oyun ya da tasarım derslerinde verilen ödevleri taklit yoluyla yapıyoruz. Akademisyenler bu dersi vermekte pek başarılı değiller. Bizlerde bu eksikliği gördüğümüz için öğretmenlerimize oyun tasarımı üzerine eğitimler veriyoruz.
Peki oyun tasarımı nedir?
Ben daha çok rekratif oyunlar üzerine çalışıyorum. Bu alan çok yeni bir alan ve bu alanda bilimsel olarak çalışan ilk kişi benim. Oyun tasarımında odaklanılan nokta oyunla bir şeyler öğretmektir. Çocuğu oyun aracılığıyla eğitimle buluşturmaktır. Yeni nesil öğretmenlerimiz bunun farkındalar. Bazı öğretmenlerimiz ise maalesef bu alanda pek yeterli değiller. Biz de bu noktada oyun tasarlama ve oynatma odaklı eğitimler veriyoruz.
Yeni nesil öğretmenden kastınız nedir?
Bu yaşla ilgili değil. Despot yapılı olmayan, çocuğun dilini anlayabilen öğretmenler yeni nesil öğretmenlerdir. Z kuşağı despotluktan hoşlanmıyor. Dijital oyunlar oynuyor ve bu oyunların dilini konuşuyorlar. Bu çocuklarla iletişim kurabilmek için yenilenmek gerekiyor. Bu noktada konuşulan dil, dersi işleyiş tarzı, eğitime yaklaşım gibi alanlarda kendini yenileyebilen öğretmenlere yeni nesil öğretmenler diyoruz.
Fiziksel oyunlardan bahsetmiştiniz, az önce ise dijital oyunlar oynadıklarını da söylediniz. Neden dijital oyunları değil de fiziksel oyunları önemsiyorsunuz? Öğrencilerin fiziksel oyuna bakış açısı nedir?
Öğrenciler her dönemde olduğu gibi şimdi de fiziksel oyunları daha çok önemsiyorlar. Fiziksel oyunlar oynamak istiyorlar çünkü fiziksel oyun dijital oyunlardan daha fazla heyecan veriyor, çocukları daha fazla içine çekiyor fakat günümüzde uygun fiziksel oyun ortamı yok. Uygun fiziksel oyun ortamı sağlandığında çocuğun ilk tercihi her zaman fiziksel oyundur.
Oyun ile oyunlaştırma arasında bir fark var mı?
Oyun ve oyunlaştırma arasındaki en belirgin fark, oyunlaştırmanın oyun olmaması, oyunmuş gibi yapılmasıdır. Oyunun belli kriterlerini alıp farklı bir yere uygulamak ve kar amacı gütmektedir. Oyunlaştırmanın çıkış noktası da şirketlerdir. Oyunlaştırma hayatımıza yeni dahil olan bir kavram. Eğitimde de oyunlaştırma kavramını görmek mümkün. Örneğin matematik dersinde oyunlaştırma yapılabiliyor. Bu noktada ise oyunu bilmek gerekiyor. Oyunu bilmeden oyunlaştırma yapmak mümkün değil.
Oyun ve oyunlaştırma alanlarındaki faaliyetlerinizden bahseder misiniz?
Köy okullarını geziyorum, her hafta bir şehre gidiyorum. Öğretmen eğitimleri veriyorum. Eğitimden 2-3 gün önce gidip oyun şenlikleri yapıyorum. Türkiye’nin farklı yerlerinde köy okulları değişiyor. Öğrencilerin oyun oynama kültürlerini gözlemliyorum. Öğretmenleri gözlemleme şansım oluyor. Her öğretmenin kendi müfredatı var. Her öğretmen farklı faaliyetlerde bulunuyor. Bazen bir öğretmenin müfredatı ve tarzı yan sınıftaki öğretmenden bile farklı olabiliyor.
Bu faaliyetlerde karşılaştığınız en önemli zorluk nedir?
Eğitimde eşitsizlik bu anlamda karşılaştığımız en büyük zorluk. Kimi öğretmen simülasyon kullanırken kimi öğretmenin bir tahtası bile olmayabiliyor. Bunu kendi alanımda aşmaya çalışıyorum. Ücretsiz PDF dosyaları üreterek öğretmenlerimize gönderiyoruz. Öğretmenlerimiz bu oyun kartlarına kolayca ulaşabiliyor. Öğretmenlerimize oyun oynatmayı öğretiyoruz. Bu eşitsizliğin giderilmesinde en önemli aktörün öğretmen olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple bahanelerini bir kenara kaldıran ve motivasyonu yüksek öğretmenlere ihtiyacımız var.
Bu motivasyonu sağlama noktasında neler yapılabilir?
Her şeyden önce eğitim fakültelerine alımda farklı yöntemler denenmeli. Mülakat sistemi kullanılabilir. Mülakatların ise liyakatli yapılması gerekiyor. Bu mülakatlarda ise öğretmen adaylarının misyonu ve vizyonu sorgulanmalı. Bir diğer sorun ise meslek seçiminde öğrencileri rahatlık ya da maddi kaygı odaklı yönlendirmemek. Önemli olan kişinin istediği, tutkulu olduğu bölüme yönlendirmektir.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Öğretmenliğin on sene içerisinde aranan bir meslek olacağını düşünüyorum. Metaverse, sanal gerçeklik gibi kavramların hayatımıza girmesiyle her şeyin daha farklı olacağını, ekonomik şartlar, çalışma şartları gibi sebeplerle öğretmenlik mesleğini yapanların sayısında azalma olacağını düşünüyorum. Özellikle Metaverse kavramı sebebiyle fiziksel okul ortamının daha da önem kazanacağına inanıyorum.